.jpg)
.jpg)
Kolorektal Kanser Önlenebilir Bir Kanserdir!
Kanser taramalarının en önemli basamaklarından biri farkındalık çalışmaları olup toplumumuzda kolorektal kanserlere ilişkin farkındalığın artırılması çok değerlidir. Mart ayı da kolorektal kanser farkındalık ayı olarak tüm dünyada ve ülkemizde kabul görmüş ve çeşitli etkinliklerle farkındalık oluşturulmaya çalışılan bir aydır. Çünkü bu kanser hem Amerika Birleşik Devletleri'nde hem Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’nın kanser istatistikleri kayıtlarına göre en çok ölüme neden olan kanserler arasında hem erkeklerde hem de kadınlarda üçüncü sırada yer almaktadır.
Özellikle pandemi sebebiyle kalın bağırsak kanseri belirtileri yaşayan kişilerin hastaneye gitmekten çekindikleri için gerekli taramaları yaptırmadığı saptanmıştır. Ancak kalın bağırsak kanseri erken teşhisle önlenebilir bir hastalık ve özellikle 50 yaş ile üstü kişilerin kontrollerini yaptırmaları hayat kurtarmaktadır. Dünyada kolorektal kanser vakalarının, 50 yaş ve üstü kişilerde görülme sıklığının yılda yüzde 3 azaldığı, genç yaşta arttığı yapılan çalışmalarla gösterilmiştir. İleri yaş kişilerde görülme sıklığının azalması kolonoskopi ile yapılan taramaların başarısını yansıtmaktadır Her sene yüzde 2 oranında gencin, yani 55 yaş altı kalın bağırsak kanseri hasta sayısının arttığı gösterilmiş, tarama testlerinin 45 yaşa çekilmesi gerekliliği artık söz konusu olmuştur. Birçok çalışma, 50 yaşın altındaki kolorektal kanserlerin mevcut prevalansının geçmişe göre en az %10 arttığını göstermiştir.
Kolorektal kanser erken evrede teşhis edildiğinde büyük ölçüde tedavi edilebilir bir hastalık olup kanser tarama programlarının kanserin seyrine son derece olumlu katkısı olduğu ispatlanmıştır. Kolonoskopik inceleme ile tarama yapılması, henüz kanserleşmemiş poliplerin saptanmasını ve çıkarılmasını sağlayarak kanser gelişimini önlemektedir. Nitekim kolorektal kanserlerin yüzde 90 kadarı polip zemininde gelişmekte ve küçük çaplı bir polipin ortalama kansere dönüşmesi yaklaşık 8 ile 10 yıl civarında sürmektedir. Bu süre polipleri çıkarmamız için bize yeterli zaman tanımakta, kolonoskopiyle hastayı hastalıktan kurtarma, hastalığın oluşmasını önleme imkanı sunmaktadır.Kanser gelişmiş olgular ise erken teşhis edilmektedir.
Kolorektal (Kalın Barsak) kanserinin değiştirilebilir ve değiştirilemeyen risk faktörleri bulunmaktadır.
Kimler Risk Altında?
Değiştirebileceğimiz risk faktörleri
Obezite, hayvansal yağlardan zengin beslenme, işlenmiş et ürünlerinin kullanımı (sosis, salam vb.), hareketsiz yaşam, liften fakir beslenme, sigara ve alkol tüketiminin kalın barsak kanseri için risk oluşturduğu bilimsel olarak bilinmektedir.
Değiştiremediğimiz risk faktörleri
İleri yaş, Tip 2 diyabet hastası olmak, kalın barsak polipleri veya kalın barsak kanseri öyküsü olması, inflamatuvar bağırsak hastalığı (Ülseratif kolit veya Crohn hastalığı) öyküsü olması, Kolon kanseri ile ilişkili kalıtsal bir sendromun olması, ailede kalın barsak polipleri veya kalın barsak kanseri öyküsü değiştiremediğimiz risk faktörlerindedir.
Belirtiler
Barsak alışkanlıklarında ishal-kabızlık gibi değişikliklerin birkaç günden uzun sürerek meydana gelmesi, dışkıda kan (parlak ya da koyu kırmızı) veya dışkı renginde koyulaşma, anemi (kansızlık), barsakta tam boşalmama hissi, bilinen bir neden olmaksızın kilo kaybı başlıca belirtilerdir.
KSÜ Tıp Fakültesinde, yaşları 29 ve 87 olan 59'u erkek, 42'si kadın toplam 101 hasta üzerinde yaptığımız çalışmamızda; biz ilk başvuru semptomu olarak 23 hastada rektal kanama, 22'sinde kabızlık, 22'sinde değişen şiddette barsak tıkanıklığı şikayetleri, 22'sinde karın ağrısı, 6'sında anemi, 4'ünde kilo kaybı, 1'inde ishal ve 1'inde perianal apse ile karşılaştık.
Tanı
Diğer kanserlerde olduğu gibi kolon kanserleri de büyüyene kadar pek belirti vermezler ve belirti verdiğinde genellikle ilerlemiş durumdadır. Bu nedenle daha kanser belirti vermeden tanı koymak çok önemlidir. Belirtiler gelişmeden önce bir kişinin kanser için taranması poliplerin ve kanserin erken tanınmasında oldukça değerlidir.
Ülkemizde kanser taramalarının yapılması amacıyla Kolorektal Kanser Taraması Ulusal Standartları belirlenmiştir. 50-70 yaş arasında kadın ve erkek nüfusa Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri (KETEM), Toplum Sağlığı Merkezleri (TSM), Sağlıklı Hayat Merkezleri (SHM) ve Aile Sağlığı Merkezlerinde (ASM) gaitada gizli kan (GGT) kiti yardımıyla hızlı, pratik ve güvenilir bir şekilde 2 yılda bir ücretsiz olarak tarama yapılmaktadır. 50-70 yaş arasında her 10 yılda bir de kolonoskopi ile tarama önerilmektedir. Sonrasında GGT pozitif olan kişiler uygun standartlarda kalite kriterlerine göre teşhis merkezlerimize yönlendirilmektedir. Ailede kalın barsak polipleri, kalın barsak kanseri, Ülseratif kolit, Crohn Hastalığı ya da kalıtsal polipozis veya polipozis dışı sendrom öyküsü olan kişilerde 40 yaşından itibaren taramaya başlanmaktadır. Ülkemizde %20-30 oranında kolorektal kanser taraması yapılmaktadır.
Dışkıda gizli kan saptanıp kolonoskopi yapılan kişilerde henüz kanserleşmemiş poliplerin erkenden tanınıp çıkartılmasıyla kanser gelişmesi önlenebildiği gibi kanser gelişmiş olan olgularda da erken teşhis ile yaşam süresi ve kalitesi artmaktadır.
Tedavi
Hastalığın tedavisinde cerrahi, ilaç tedavisi (kemoterapi) ve ışın tedavisi (radyoterapi) olmak üzere üç ana yöntem kullanılmaktadır. Her hastanın kendi özelinde değerlendirildiğini ve farklı bir tedavi aldığını vurgulamak gerekir. Cerrahi, kolorektal kanserin en önemli ve ana tedavi edici basamağı olmaya devam etmektedir ve yıllar içinde oldukça gelişme göstermiştir. Kolorektal kanserler önlenebilir, öldürücü fakat tedavi edilebilir bir hastalıktır. Günümüz bilimsel verilerine baktığımızda, cerrahinin yerini tutabilecek başka bir tedavi henüz yoktur.
Tedavinin başarı şansının yükselmesi erken teşhise bağlıdır. Bizim çalışmamızda sonradan kolon kanseri tanısı alan ve ilk başvuruda acil servise başvuran hastaların hayatını kaybetme oranı %40 olarak gerçekleşmiştir. Acil başvurularda hayati tehlike 2.9 kat daha fazla artmış olarak gözlenirken, polikliniğimize başvuran ve ameliyatı planlı yapılan(elektif) hastalarda bu oran %18 ile yarı yarıya daha azdır. 5 yıllık sağkalım oranı elektif cerrahi uygulanan hastalarda %72.3 ve acil cerrahi uygulananlarda %43.2 olarak bulunmuştur. Bu durum erken teşhisin, planlı ameliyatların yaşama oranlarını nasıl etkilediğini açıkça göstermektedir.
Çalışmamızda diğer önemli bulgular ileri yaşın ölüm riskini 3.55 kat, aneminin 7.7 kat, lenf bezi tutulumunun 3.24 kat arttırdığını göstermemiz olmuştur.63 yaşın altındaki, belirgin anemisi olmayan, lenf bezi tutulmamış hastalarımızda bu oran kıyas kabul etmeyecek kadar düşük bulunmuştur. Tüm bu bulgular erken teşhis ile doğrudan ilişkilidir.
Bu nedenle hiçbir şikâyeti olmasa bile 50 yaşın üzerinde ki herkes gaitada gizli kan testi veya kolonoskopi gibi tarama testlerini yaptırmalı, eğer aile hikayesi varsa 40 yaşından itibaren bu tarama başlamalıdır.
Doç. Dr. Arif EMRE
KSÜ SUAH Genel Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı